‘AB’yi sorgulayan kesim genişliyor’

AP seçim sonuçlarını değerlendiren Sırakaya marjinal ve aşırı siyasi partilerin oylarını arttırdığını vurgulayarak “Bu partiler yalnızca göçmen karşıtlığı üzerinden mi oy topluyor? Hayır. Bunlar aynı zamanda AB karşıtlığı olan ülkeler. Bunun kuruluş felsefesine de ciddi anlamda bir tehdit olduğu düşüncesi içerisindeyim” dedi.

AP seçim sonuçlarını AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya ile konuştuk. Sırakaya Almanya’da doğmuş büyümüş, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin (UETD)hem kurucusu olmuş hem de başkanlığını yürütmüş bir isim. Sırakaya, AK Parti Brüksel Temsilciliği’nde de başkanlık görevinde bulundu. AP’yi de, yine partisinin üyesi olduğu Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler İttifakı’nda (AECR) Yönetim Kurulu üyeliği ve Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunduğu, aynı zamanda halen yürüttüğü görevi dolayısıyla yakından izliyor. AP seçim sonuçlarına ilişkin Sırakaya özetle şunları söyledi:

ANA AKIM GÜÇLENMİYOR: Bir önceki seçimlere göre siyasi katılımın düşmediğini gözlemledik. 2019’da yüzde 43 ile belki de en dibi görmüş olan seçimlerde son dönemde Avrupa’daki güvenlik sorunlarının artmış, yaşam koşullarının zorlaşmış olması, vatandaşın bütün bunlarla birlikte sandığa ilgisinin artıyor olması pozitif bir şey. Ama seçim yoluyla vermiş olduğu mesaj ile ana akım siyasi partileri daha güçlü hale getirmiyor. Bu anlamda ürkütücü.

AP SEÇİMİ OLARAK GÖRÜLMEDİ: (Kamuoyu araştırmalarında) Almanya’da sandığa gidenlerin yüzde 55’i ülke içerisindeki siyasetin kendilerinin oy verme süreçlerinde belirleyici olduğunu söylemiş. Bu bir önceki seçime kıyasla yüzde 8 artış demek. Bu seçimlerde daha fazla vatandaşın karar verirken göç, ekonomi, güvenlik, alım gücünün düşmesi, günlük yaşantısına daha fazla dokunan konular üzerinden oy verme sürecini şekillendirdiğini gözlemliyoruz. Geçmiş dönemlerde vatandaş kendi güncel hayatını fazla etkilemediği için katılımı düşük tutarken, yüzde 51 düzeyine getirmiş olmasıyla, bir şekilde kendi ülkesindeki siyasetçilere de mesaj verme aracı olarak kullanıyor. Sadece AP seçimi olarak görmüyor.

KURULUŞ FELSEFESİNE TEHDİT: Ana akım siyasi partiler gittikçe eriyor, marjinal partiler diye ifade ettiğimiz aşırı siyasi partiler gittikçe oylarını arttırıyorlar. Bu partiler yalnızca göçmen karşıtlığı üzerinden mi oy topluyor? Hayır. Bunlar aynı zamanda AB karşıtlığı olan ülkeler. Dolayısıyla Avrupa’nın kendi içerisinde Avrupa’yı sorgulayan bir kesimin arttığını gözlemliyoruz. Bunun kuruluş felsefesine de ciddi anlamda bir tehdit olduğu düşüncesi içerisindeyim.

PARTİLER HİBRİT KİMLİK EDİNİYOR: Sadece bu seçime has bir tepkiden bahsetmiyoruz, son 10 yılda artan bir oy trendi gözlemliyoruz. Bu siyasi partiler emeklilik konusunda daha sosyal demokrat çizgideyken, toplumsal sorunlarda daha sağcı bir çizgiye evrilebiliyorlar. Artık siyasi partiler geçmiş dönemde olduğu gibi sağ ve sol olarak adlandırılabilecek bir konumda değil, daha hibrit bir kimlik edinmeye başladılar.

LİDERİN ÖNEMİ ARTIYOR: Siyasi partinin öneminin azaldığı, siyasi parti liderinin veya parti içerisindeki figürlerinin öneminin arttığı bir süreci gözlemliyoruz. Özellikle ülkemiz başta olmak üzere lider endeksli siyasi hareketi eleştiren AB’nin kendisinin daha çok lider endeksi anlayışa evrildiği süreci görüyoruz.

DAHA AZ YÖNETİLEBİLİR OLUR: AB kendi içerisinde siyasi anlamda parçalanırken, çok daha fazla siyasi partinin olduğu bir ortam var. Hükümet kurabilme ihtimallerinin daha da zorlaştığını gözlemliyoruz. Siyasi arenada parçalanmışlık var ve öngörülebirliliğin de ciddi anlamda düştüğünü görüyorum. Az öngörülebilirliğin olduğu daha fazla siyasi partinin olduğu bir ortam daha az yönetilebilir olmaya başlar.

YEREL DİNAMİKLERİ DE ETKİLİ: Artık AP seçimlerinin yerel dinamiklere de ciddi bir etkisi olacağı kanısındayım. Almanya’da siyasi arena biraz daha kızışacak. Belki ilk defa erken genel seçim olayının Almanya için dillendirildiğini görüyorum. Almanya’da hiç bilinen bir gelenek değildir.

SEÇİMİN TÜRK VE MÜSLÜMANLARA ETKİSİ NE OLUR?

Paradoksu çözümleme görevi de AB’ye ait

Almanya her sene 400 bine yakın iş gücünün gelmesine ihtiyaç duyarken, öbür tarafta göçmen karşıtlığı artıyor. Tezat teşkil eden bir husus. Bunu yönetebilmek lazım. Yönetilemediği zaman neye mal olduğunu 2. Dünya Savaşı’nda gözlemleyebilme imkanımız oldu. Nefret suçlarının artmasına karşı siyasi, kamuoyu ve medya olarak daha etkin bir mücadele yapılması gerekiyor. AB’nin üzerine düşen ciddi görevler olduğunu düşünüyorum. Bunu yönetemezsek AB’yi felakete doğru sürükleyebilir. AB’nin refah düzeyini devam ettirilebilmesi için bu iş gücüne ihtiyaç hissettiğini net olarak görüyoruz. Bir tarafta ırkçılığın artıyor olması öbür tarafta iş gücüne ihtiyaç hissediliyor olması, bu paradoksu çözümleme görevi de AB ülkelerine ait.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

x